9 Mayıs 2010 Pazar

Yunanistan'da Neler Oluyor?

Yunanistan'da Neler Oluyor?
Dilek
Evet, 5 Mayıs günü Yunanistan'da yine on binlerce insan genel
grevdeydi ve hükümetin yürürlüğe sokmaya hazırlandığı yeni
uygulamalara karşı seslerini çıkarıyorlardı. Eylemin Yunanistan
tarihine katılım açısından damga vuracağı ilk saatlerinden belli
olmuştu, yaklaşık 200 bin kişi sokağa dökülmüş ve neredeyse orta çağın
surlarla çevrili ama düşmek üzere olan bir kalesini andıran meclis
binasının önündeki MAT'ları aşıp içeri girmelerine az kalmıştı.

İlerleyen saatlerde, biber gazları, tazyikli boyalı su, göz yaşartıcı
bombalardan göz göz görmez olmasıyla birlikte, iyice gerginleşen bu
geniş kalabalığın içersinde kendilerini çoğunlukla kara blok olarak
tanımlayan bir kesim, hükümete ve onun polisine karşı tepkisini ve bu
ekonomik kısıtlamaların asıl cezasını kimlerin çekmesi gerektiğini
hatırlatmak amacıyla bankaların ve diğer başka zincir mağazaların
camlarını kırmaya başladı. Gözlerimiz, 2008 Aralık'ında Alex'in polis
tarafından öldürülmesini takip eden olaylara benzer bir şekilde
alışveriş merkezi, banka, starbuck, mc donalds, H&M vs gibi markalara
ait binaların yakılmasına alışık olduğundan, az ileride binaların
boyunu aşıp gökyüzüne yükselen kara duman kütlesine biraz umursamazca
ilişti. Çok geçmeden o dumanın Stadio'daki Marfin bankasına atılan bir
(kaç) molotofla alevler içinde kalan binadan kaynaklandığını öğrendik.
Ancak, bu sırada binanın içerisinde çalışanların olduğu ve yoğun
dumana mahsur kaldıkları ve bunun sonucunda 3 çalışanın hayatını
kaybettiği haberini ise idrak etmemiz hiç kolay olmadı.

Evet, bu olaylar ardında derin bir üzüntü bıraktı. Kelimelerle ifade
etmek ne kadar da kolay ama evet, o bankada çalışan 3 kişi öldü. Bu
acı olay 5 Mayıs'taki Yunanistan tarihinde az rastlanan geniş genel
grev katılımına büyük bir gölge düşürdü. Bu olayın ardından pek
muhtemel "Şu anarşistler ne kadar da ileri gitti! Alın, bakın işte
şiddetin böyle bir tarafı da var!, Şiddet taraftarlarıyla sadece genel
greve katılacakları ayırmak lazım bundan böyle!, Bunların hepsi
provokatör, demokrasimize zarar veriyorlar!" vs vs gibi bir sürü
tepkisel düşünceler hükümet erki ve parlamenter tarafından hemencecik
ana medyada yerini buldu. Bu düşünceleri onaylayan kalabalık bir
kesimin olduğunu kestirmek de hiç zor olmasa gerek. Bu gibi genel
yargıları daha donra sorgulamak üzere şimdilik dikkatinizi başka bir
yöne çekmek istiyorum.

Belki bu bankanın binasının yanmasına yol açan birkaç molotoftu, peki
bu 3 kişinin ölümüne sizce sadece bu mu yol açtı? Bu insanların
kurtulma şansı yok muydu? Vardı da kimler bunu engellemiş
olabilirlerdi? Kimler bu insanları hem özel sektör hem de kamu
çalışanları için genel bir grev çağrısı varken, hem de eylemlerin
merkezinde olan binalarında çalışmaya zorlamış olabilir hiç düşündünüz
mü? Pek tabii ki sevgili patroncukları, müdürcükleri.. Bu dehşet
verici olayın sorumluları maalesef onları o yangın merdiveninden
yoksun binaya kilitleyen müdürlerinde ve grev kırıcılığa zorlayan
patronlarında. Peki, kim bu meşhur patron, karşımıza Yunanlılar için
hiç de şaşırtıcı olmayan bir isim çıkıyor: Andreas Vgenopoulos. Marfin
Yatırım Şirketinin kurucusu ve yönetim kurulu başkanı, olaylı bir
şekilde özelleştirilen Olympic havayollarının yeni sahibi, McDonalds
ve Burger King'in Yunanistan da yerini tutan fast food zinciri
Goodys'in, Bluestar, Superstar yolcu ve araba taşıyan feribot
şirketlerinin ve daha saymakla bitmez daha bir sürü irili ufaklı
şirketin, özel sağlık kurumlarının sahibi. Olayın ardından bankasının
önüne gelerek olay yeri izlemesinde "Aman canım, pek de bir şey
olmamış, sadece 3 kişi ölmüş" şeklindeki rahat tavrı da
hafızalarımızda dehşet verici bir izlenim bıraktı.

Bu olayı takip edecek bir mahkeme mutlaka olacaktır, kamera çağında
yaşıyoruz değil mi, bankanın etrafında olan yüzlerce kişiden elbette
birileri "tespit edilip" işte bunlar yaptı denip, mahkûm edilmeleri
uzak bir ihtimal değil. Peki, çalışanlarını adeta ölüme yollayan
patron Vgenopoulos, bu olaydan herhangi bir şekilde sorumlu tutulacak
mı dersiniz? Pek tabii ki de hayır!

Bugün, birçok çalışanın benzer işyeri koşullarında çalıştırıldığını
tahmin ediyorum. Belki de öncelikle kendi çevremizden başlayıp,
bunları sorgulamak gerekiyor. Pek çok çalışan maalesef bunu sorgulama
hakkına bile sahip değil, ama düşünsenize genel olarak herkes için
gayet prestijli bir işyeri ve çalışma ortamı olarak kabul edilen bir
bankadan bahsediyoruz ve belli iş güvenliği standartlarını bile yerine
getirmediğini görüyoruz. Peki, siz kendi çalışma ortamınızdan emin
misiniz? Elbette başınıza aynı şeylerin geleceğinden değil, ama bir
sorgulasanız diyorum, herhangi bir panik anında etrafınız kırılmaz
camlarla mı kaplı? Çabuk bir şekilde dışarı çıkmanızı engelleyecek
turnikeler mi var yoksa çıkış kapısında, ahh yazık yoksa sizi tek
çıkış yeri varken, sizi üst katlara çıkmaya zorlayan beyinsiz
müdürleriniz olabilir mi? Evet, bu ve benzer şeyleri şimdi rahat
koltuklarınızda aklınızdan geçirmek olası bile değil belki. Bunu dile
getirmek zorunda olmak ne yazık ama o halde ölümünüzden biraz da siz
sorumlusunuz. Neden mi: Ses çıkarmadığınız için, kabul etmeseniz de
paşa paşa size söylenenlere uyduğunuz için, en azından iş güvenliği
koşullarını yerine getirmeyen patronlarınıza sizin sırtınızdan para
kazandırdığınız için vs vs....


Kaynak: http://350gram.blogspot.com/2010/05/yunanistanda-neler-oluyor.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder